10 Nisan 2020 Cuma

Neleri Yanlış Yaptı #3: Karakomik Filmler

Sezonun erken sonlanmasıyla birlikte basit hatalarla yenilen gollerin de önemi artıyor. Bu hataların belki de en basitini ise Karakomik Filmler yaptı. Altında ülkenin açılış gişesi en yüksek isimlerinden birinin imzası olmasına rağmen kendi önüne çektiği setler, rakiplerine fırsat dahi tanımadan, işinin başlamadan bitmesine yol açtı. Yenilikçi bir projeyi olması gereken softluktan çok uzakta sununca getirebildiği sonuç da anca 700k oldu. Peki hatalarını nerelerde yaptı?

Adım 1: Pazarlama Stratejisi

Geçtiğimiz senenin başında yaşanan kriz nedeniyle ücretsiz biletlerin yasaklanması ve dolayısıyla bilet ortalamasının yükselmesiyle birlikte gişede zarar etmemek için gereken minimum sınır da düşmüştü. Aynı yapımdan örneklendirmek gerekirse ArifV216, Ocak 2018’de 4.9M seyirciyle 62.9M hasılat elde ederken iki sene sonraki Eltilerin Savaşı, 3.6M seyirciyle 63.4M hasılat elde etti. Bu durum Karakomik Filmler’in zarar etmemesi için gereken gişe sınırını da birkaç tık düşüyordu ancak Cem Yılmaz gibi markası yüksek bir isim için bu ne kadar yeterli?


Daha önce örneğinin çıkmadığı ve anlatmasının zor olduğu bir formatı, yeniliklere pek de açık olmayan pazarda, en soft haliyle sunmak gerekiyor. Format bazında olmasa bile konu bazında bu zorluğu çekmesi muhtemel, devam filmi mi değil mi sorusunun –tıpkı AROG’daki gibi- sıklıkla sorulacağı Arif V 216, PR çalışmalarına güçlü bir teaserla bir yıl öncesinden başlayarak bu sorunu kökünden çözmüştü. Aynı şablonun Karakomik Filmler’de tutmaması bir yana ters tepmesi muhtemeldi –ki öyle de oldu. Yüksek gişe için en azından kalburüstü bir açılışın şart olduğu bu dönemde, teaser artık öne geçmek değil de şartları eşitlemek için kritik olduğu bir evreye dönüştü. Keza davetiyelerin kalkmasıyla birlikte sinemaya gelen kitlenin seçiciliği de artmış durumda. Bu elbette kemik kitle için yılda bir ya da iki gibi düşük bir sayıya tekabül etmiyor ancak bir hafta öncesinde 7.Koğuş, üç hafta sonrasında ise Recep İvedik 6’nın olduğu bir tarihe girince aradığı kitlenin gözüne girmek için de ekstra bir şeyler vaat etmek zorunda. Her ne kadar 4.9M gibi kağıt üstünde gayet iyi bir gişe yapsa bile ArifV216’nın total/açılış oranının x3.7’de kaldığını unutmamak lazım. Elbette Yahşi Batı(x2.5) kadar sert bir mesaj değil ancak ekstra bir şeylerin daha katılması gerektiğini de bildiriyor. Peki Karakomik için bu mesaj yerine ulaştı mı? Hiç sanmıyorum. Seyircinin yorulma ihtimali ve 29 Ekim avantajından dolayı 18 Ekim gayet mantıklı bir tarihti ancak unutulan bazı gereklilikleri var ve bunun başında da yüksek açılış geliyor. 

Yüksek açılış için Karakomik Filmler’in izlemesi gereken iki yol vardı; ya İki Arada/Kaçamak fragmanından sadece birini verip(-ki bireysel fragman bazında bilim kurguyla süslendiği için Kaçamak’ı öne yazarım) tanıtımı bunun üzerine kuracak ve seyirciyi salonda şaşırtacaktı –ki böyle yaparsa filmlerin de yerini değiştirmesi gerekirdi, keza seyirci ne izlediğini bilmezse salonu terk eder, bu da 2.haftasonunda %60-70 arası düşüşle yüksek açılışı anlamsızlaştırırdı, ya da Wild Tales örneğiyle durumu izah edecekti. Bunları yapmak yerine  ‘tek biletle iki film’ parolasıyla yola çıkınca seyircide de büyük bir kafa karışıklığına yol açtı. İçerik anlamında zayıf olsa bile Ali Baba ve 7 Cüceler’in getirdiği 539.639’luk açılış, ikinci haftasonu %40 düşmesine rağmen 1.8M gibi belli bir seviyenin üstünde total getirmesini sağlamıştı. Arkasındaki 29 Ekim avantajını kullanması için Karakomik Filmler’in de tıpkı ABV7C gibi bir açılış getirmesi gerekiyordu ki en ölü halinde dahi iskelet görevi görebilsin.

Her ne kadar tatil avantajı olduğunu söylesek de öncesi ve sonrasındaki ciddi rakipleri, 18 Ekim’i de attığı taş/ürküttüğü kuş grafiğinde tepe noktasından uzaklaştırıyor. Bunun yerine komediye aç olan Sömestr tercihlense, en anlaşılamayan halinde dahi 350-400k’lık kemik kitleyi elde edebilirdi. Bu noktada 31’indeki Eltilerin Savaşı düşündürebilir ancak üçüncü haftasonunda onunla win-win ilişkisine girebilir, kadın kitlesini kaybetmeyi göze alıp erkeklerin üzerine oynayabilirdi –ki Kaçamak bunun için çok uygun bir zemin.

Adım 2: Tarih

İkinci(29 Ekim) ve beşinci(Ara Tatil 1) haftası tatile denk gelen bir tarihi beğenmemek doğru olmaz ancak Karakomik Filmler için uygun olmadığı ortada. Daha soft, fazla salon sayısı desteğiyle açılış kasıp o sayede ayakta kalabileceği bir takvim lazımdı. Keza 29 Ekim tatilinde tek komedi olmayacağı,  komedilerin en çok ihtiyaç duyduğu kitlelerden olan gençleri yanına alamayacağı, o kitlenin Cinayet Süsü’nü seçeceği ortadayken seyircisini başka bir tatilde araması gerekiyordu. Bunun da tek yolu Sömestr’dı. 


Peki Karakomik Filmler 2’yi çalıştırmayan Sömestr’da ilk film neleri değiştirebilirdi? İşte bu konuda fısıltının önemini düşünenlerdenim. Fısıltıyı çalıştırmak için açılışta gereken min. sınır Cem Yılmaz gibi bir marka için birkaç tık daha artıyor. Vizyon öncesi ikna edemediğiniz her seyirci limana dönüşünce sinemalara da bir sonraki hafta için referans sağlayacak bir şey kalmıyor. Keza takvimdeki sıkışıklığı, Karakomik Filmler’in peşi sıra Cinayet Süsü gibi iddialı bir filmin daha geldiğini, unutmamak lazım. Bir önceki filmi, ArifV216, ardından Deliha 2 gelmesine rağmen açılıştan aldığı gücü korumasını bilmişti ancak Karakomik Filmler’in temadan doğan kırılganlığı, işleri farklı noktaya sürüklüyor. Bu yüzden de Sömestr gibi tür içi rekabetin düşük olduğu, softluktan beslenebileceği bir tarih lazımdı. Denenmeyeni denemek ve PR’ı bunun üzerine yığmak kazanç sağlayabilir ancak başında soft takvimin olduğu birkaç şartı yerine getirmek gerekiyor.

İlk film için Sömestr’ı uygun görünce ikinci filmin de ertelenmesi gerekiyor tabi. Bunun için bir sezon daha beklemesi taraftarıydım. Keza film Sömestr’da vizyona girseydi yasa sınırından dolayı Haziran’a kadar dijital platformlara satılamayacaktı. Bu da en iyi senaryoda dahi seyircinin filmi hazmedememesi anlamına geliyor. Şayet film sevilseydi bile aradaki farkın üç ay olması her ihtimalde ikinci filmde düşüşe yol açacaktı. Kaldı ki ilk filmi, yüksek gişe yapamamasına ve sınıra takılmamasına rağmen ikinciden önce dijitale yaymamayı tercih ettiler. Oysa ki makası o kadar daraltmışken toparlayabilmek için ardınızda bir güvencenin olması gerekiyor. Düşük gişesinden dolayı bunu fısıltıyla yapması imkansız hale geldiği için en azından ev sinemasında kendini gösterip ‘ben de buradayım’ mesajını verebilirdi. Keza ilk filmin –en azından magazin manşetlerinde- kötülendiği bir ortamda, seyirci bunun testini de yapmamışken ikincisine şans tanımak istemiyor. Eskisi gibi AVM’lerde yemek yiyene veya oyun oynayana ücretsiz sinema bileti gibi çeşitli kampanyalar yok, bu yüzden seyircideki seçicilik de arttı. Kitleyi ikna etmek için artık işin içine fısıltıyı katmak şart ve Karakomik Filmler bunu unutarak çok büyük bir hata yapmış oldu.

Peki halihazırdaki tarihini, 18 Ekim’i, fırsata dönüştürmek için ne yapmalıydı? Bu noktada pirinç için eldeki bulguru feda etmemesi gerekiyordu. Yani kadın kitlesinden vazgeçip erkek kitlesinin üstüne oynamalıydı ki geri dönüşü daha kolaylıkla sağlayabilsin. Keza gerisinden 7.Koğuştaki Mucize ve Joker gibi iki güçlü film geliyordu. Verisi tutulmadığı için kadın/erkek dağılımını bilemiyoruz ancak minik bir gözlemle Joker’in erkek, 7.Koğuş’un da çoğunlukla kadın kitlesini çektiğini fark etmek zor değil. İşte tam bu noktada Joker’in –çoğunluğu öğrenci olan- erkek kitlesini safına katıp çiftlerde de 7.Koğuş/Karakomik Filmler dağılımını yapabilmesi gerekiyordu. Bu dağılımı bir hafta önce, 11-13 Ekim vizyonunda 7.Koğuş/Kral Şakir yapmıştı. Yaş sınırından dolayı 13 yaşın altındaki çocukların izleyemediği 7.Koğuş’a ebeveynler giderken çocuklarını da Kral Şakir’e emanet etti. Bunun farkında olan sinemaların aradaki 42 dakikalık ciddi süre farkını farklı seanslar açarak kapatması bu alışverişi kolaylaştırdı ve 7.Koğuştaki Mucize, 615.411 gibi harika bir açılışa imza atarken Kral Şakir, rekor açılışının üstüne sadece %32 düşerek tür içinde 2.haftasonu rekorunu da kırmış oldu.

Aslında Joker’in potansiyel seyircisini kazanabilmek için en pürüzsüz yol olan üniversite söyleşilerini yapmışlardı ancak hem Joker’in epey sevilmesi hem de bu söyleşilerin üstünden sekiz ay geçmesi Karakomik Filmler’in unutulmasına yol açtı. Tekrardan hatırlatmak için üniversite kulüpleriyle iş birliği yapılabilirdi ancak bunun yolunun da billboardlara afişler asmaktan geçmediğini unutmamak lazım. Bu gerek  IGTV’ye kısa videolar yüklemekten geçebilir gerekse çeşitli teşviklerle sinema organizasyonu yapmaktan. Onlarca alternatiften herhangi birini deneyip –ki üniversitenin başlarındayken kulüpleri tanışma organizasyonunu sinemayla yapmasına teşvik etmek en efektifi, bu kitleyi eline alabilse 7.Koğuş-Kral Şakir alışverişine dahil olabilirdi. Peki bu dahiliyet yalnızca açılış için mi geçerli? Kesinlikle hayır. Bulunduğu takvimin, 18 Ekim’in, alametifarikası zaten ardından 29 Ekim tatilinin gelmesi. Bu sene haftasonuna denk gelmediği için ekstra bir besin görevi göreceği de ortadaydı. Buranın ekmeğini yemesi muhtemel Naim’in bir ay ertelenmesiyle(-ki fısıltısı bu denli güçlü bir film için stratejik anlamda kötü bir hamleydi, sarsıldığını belli eden Recep İvedik’i yıkıp 3-4M sularına çıkabilirdi) Karakomik Filmler’in işi kolaylaşmıştı. Öğrenci kitlesini safına çekebilse aynı anda hem Joker hem de Cinayet Süsü’nün potansiyel seyircisini alıp bir taşla iki kuş da vurabilirdi ama üzerine yoğunlaşılmadığı takdirde ne yazık ki safına çekilmesi zor bir kitle.

Adım 3: İçerik

Seyirciyi filmin içine katmanın, yani onlara görüşlerinin değerli olduğu hissini vermenin ne denli kritik olduğunu Eltilerin Savaşı’nda bir kez daha gördük. Bu hissi alan seyirci filmle arasında bir bağ hissedince liman seyirci rolü bir anda açılışa kayıyor. Bunun için afişte seyircinin zevkine güvenmeniz gerekli –ki bunun hiçbir dezavantajı olmaz, kemik kitlenin istediğini ona vermiş olursunuz. Ekstra olarak set veya –daha önemlisi- gala daveti bu bağı güçlendirir. Bunlara rağmen kulak gün gibi ortadayken Karakomik Filmler, dolanmayı seçip fenomenler üzerinden ilerlemeyi tercih etti. Formülü bilince bu hamle de benzer etkiyi gösterebilirdi ancak her şeyin fazlasının zarar olduğunu unutup ölçüyü fazla kaçırınca filmin tüm açılış planları suya düştü.


Hedef kitlesinin yakından takip ettiği Filme Gitmeden Önce, MovieGraf gibi film hesaplarına reklam vermek ve Sude Alkış gibi fenomenleri işin içine katmak iyi bir sonuç çıkarabilirdi ancak bunu onlarca fenomenin üstünden denemek ve elindeki malzemeyle doğru karışımı bulamamak, açılışını da düşürdü. Bu karışımı bulamamasının altında yatan temel neden ise kendini basite indirgemesi. Bu taktik üzerinden çekmeye çalıştığı kitlenin basit numaraları yemediğini bilmek gerek. Potansiyel seyirci, sıradan bir Çarşamba akşamı instagramda dolaşırken takip ettiği tüm influencerlar aynı galadan story atınca filmin Cem Yılmaz markasından aldığı güç de azalıyor. Bu gücün azalmasının sonuçları da ne yazık ki 700k oluyor.

Açılışı düştüğü için fısıltıyı çalıştırması kolay değildi ancak en azından total/açılış oranında Cem Yılmaz oranını koruyabilse, yani x4.9’u getirebilse işleri bir miktar toparlayabilirdi. Bu oranı açılışa entegre edebildiği senaryoda totali de 1.3M’a yükseliyordu –ki şimdikinin iki katı. Filmografisinin belki de en az sevilen filmi olan Ali Baba ve 7 Cüceler’in x3.3’lük oranını dahi koruyamayınca Cem Yılmaz’ın yeni filmi açılıştaki hayal kırıklığını totale de yansıttı. Keza x2.53 oranla filmografinin en düşük oranı unvanını, Yahşi Batı’dan(x2.56) alarak negatif anlamda zirveye yerleşti. Peki buradaki sorun nereden kaynaklanıyor? Tabi ki de içerik. Formatı doğru sunamaması bir yana Karakomik Filmler’in en büyük sıkıntılarından biri de içerik şablonuydu. İkinci filmde sunduğu Deli ve Emanet’i birinci filmde sunsa fısıltısı birkaç tık daha iyileşebilirdi. Keza Karakomik Filmler’in x2.5’luk total/açılış oranı düşmesi gereken yerde ikinci filmde x3.1’e çıktı. Temel gücünü açılıştan alacağı Sömestr vizyonunda yarıştığını ve iki hafta sonra Eltilerin Savaşı’nın geldiğini düşünürsek bu oranın 3.1’e çıkması filmin gücünü gösteriyor.



Uzun lafın kısası Karakomik Filmler, denenmemişi denerken asıl gücünü alacağı kaynakları kaçırmış oldu. Planlamaya içerik kadar önem verebilse seyirciyi de farklılığın içine katıp komedi penceresini genişletebilir, türün gelişimine önderlik edebilirdi. Yeni filmlerinde Cem Yılmaz markası yine seyirciye güven verecektir ama bu seride ısrar edildiği müddetçe total de doğru orantıda azalmaya devam edecektir. Seyircinin artık seçici olduğunu unutmamak ve onu ikna etmek için gereken yolları iyi bilmek, yeni projelerde ekibin işine çok yarayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder