Sezonun erken sonlanmasıyla birlikte basit hatalarla yenilen gollerin de önemi artıyor. Bu hataların belki de en basitini ise Karakomik Filmler yaptı. Altında ülkenin açılış gişesi en yüksek isimlerinden birinin imzası olmasına rağmen kendi önüne çektiği setler, rakiplerine fırsat dahi tanımadan, işinin başlamadan bitmesine yol açtı. Yenilikçi bir projeyi olması gereken softluktan çok uzakta sununca getirebildiği sonuç da anca 700k oldu. Peki hatalarını nerelerde yaptı?
Adım 1: Pazarlama Stratejisi
Geçtiğimiz senenin
başında yaşanan kriz nedeniyle ücretsiz biletlerin yasaklanması ve dolayısıyla bilet
ortalamasının yükselmesiyle birlikte gişede zarar etmemek için gereken minimum
sınır da düşmüştü. Aynı yapımdan örneklendirmek gerekirse ArifV216, Ocak
2018’de 4.9M seyirciyle 62.9M hasılat elde ederken iki sene sonraki Eltilerin
Savaşı, 3.6M seyirciyle 63.4M hasılat elde etti. Bu durum Karakomik Filmler’in
zarar etmemesi için gereken gişe sınırını da birkaç tık düşüyordu ancak Cem
Yılmaz gibi markası yüksek bir isim için bu ne kadar yeterli?
Daha önce örneğinin
çıkmadığı ve anlatmasının zor olduğu bir formatı, yeniliklere pek de açık
olmayan pazarda, en soft haliyle sunmak gerekiyor. Format bazında olmasa bile
konu bazında bu zorluğu çekmesi muhtemel, devam filmi mi değil mi sorusunun
–tıpkı AROG’daki gibi- sıklıkla sorulacağı Arif V 216, PR çalışmalarına güçlü
bir teaserla bir yıl öncesinden başlayarak bu sorunu kökünden çözmüştü. Aynı
şablonun Karakomik Filmler’de tutmaması bir yana ters tepmesi muhtemeldi –ki
öyle de oldu. Yüksek gişe için en azından kalburüstü bir açılışın şart olduğu
bu dönemde, teaser artık öne geçmek değil de şartları eşitlemek için kritik
olduğu bir evreye dönüştü. Keza davetiyelerin kalkmasıyla birlikte sinemaya
gelen kitlenin seçiciliği de artmış durumda. Bu elbette kemik kitle için yılda
bir ya da iki gibi düşük bir sayıya tekabül etmiyor ancak bir hafta öncesinde
7.Koğuş, üç hafta sonrasında ise Recep İvedik 6’nın olduğu bir tarihe girince
aradığı kitlenin gözüne girmek için de ekstra bir şeyler vaat etmek zorunda.
Her ne kadar 4.9M gibi kağıt üstünde gayet iyi bir gişe yapsa bile ArifV216’nın
total/açılış oranının x3.7’de kaldığını unutmamak lazım. Elbette Yahşi Batı(x2.5)
kadar sert bir mesaj değil ancak ekstra bir şeylerin daha katılması gerektiğini
de bildiriyor. Peki Karakomik için bu mesaj yerine ulaştı mı? Hiç sanmıyorum.
Seyircinin yorulma ihtimali ve 29 Ekim avantajından dolayı 18 Ekim gayet
mantıklı bir tarihti ancak unutulan bazı gereklilikleri var ve bunun başında da
yüksek açılış geliyor.
Yüksek açılış için Karakomik Filmler’in izlemesi gereken iki yol vardı; ya İki
Arada/Kaçamak fragmanından sadece birini verip(-ki bireysel fragman bazında
bilim kurguyla süslendiği için Kaçamak’ı öne yazarım) tanıtımı bunun üzerine
kuracak ve seyirciyi salonda şaşırtacaktı –ki böyle yaparsa filmlerin de yerini
değiştirmesi gerekirdi, keza seyirci ne izlediğini bilmezse salonu terk eder,
bu da 2.haftasonunda %60-70 arası düşüşle yüksek açılışı anlamsızlaştırırdı, ya
da Wild Tales örneğiyle durumu izah edecekti. Bunları yapmak yerine ‘tek biletle iki film’ parolasıyla yola
çıkınca seyircide de büyük bir kafa karışıklığına yol açtı. İçerik anlamında
zayıf olsa bile Ali Baba ve 7 Cüceler’in getirdiği 539.639’luk açılış, ikinci
haftasonu %40 düşmesine rağmen 1.8M gibi belli bir seviyenin üstünde total
getirmesini sağlamıştı. Arkasındaki 29 Ekim avantajını kullanması için
Karakomik Filmler’in de tıpkı ABV7C gibi bir açılış getirmesi gerekiyordu ki en
ölü halinde dahi iskelet görevi görebilsin.
Her ne kadar tatil avantajı olduğunu söylesek de öncesi ve sonrasındaki ciddi
rakipleri, 18 Ekim’i de attığı taş/ürküttüğü kuş grafiğinde tepe noktasından
uzaklaştırıyor. Bunun yerine komediye aç olan Sömestr tercihlense, en
anlaşılamayan halinde dahi 350-400k’lık kemik kitleyi elde edebilirdi. Bu
noktada 31’indeki Eltilerin Savaşı düşündürebilir ancak üçüncü haftasonunda
onunla win-win ilişkisine girebilir, kadın kitlesini kaybetmeyi göze alıp erkeklerin
üzerine oynayabilirdi –ki Kaçamak bunun için çok uygun bir zemin.
Adım 2: Tarih
İkinci(29 Ekim) ve
beşinci(Ara Tatil 1) haftası tatile denk gelen bir tarihi beğenmemek doğru
olmaz ancak Karakomik Filmler için uygun olmadığı ortada. Daha soft, fazla
salon sayısı desteğiyle açılış kasıp o sayede ayakta kalabileceği bir takvim
lazımdı. Keza 29 Ekim tatilinde tek komedi olmayacağı, komedilerin en çok ihtiyaç duyduğu
kitlelerden olan gençleri yanına alamayacağı, o kitlenin Cinayet Süsü’nü
seçeceği ortadayken seyircisini başka bir tatilde araması gerekiyordu. Bunun da
tek yolu Sömestr’dı.
Peki Karakomik Filmler 2’yi çalıştırmayan Sömestr’da ilk film neleri
değiştirebilirdi? İşte bu konuda fısıltının önemini düşünenlerdenim. Fısıltıyı
çalıştırmak için açılışta gereken min. sınır Cem Yılmaz gibi bir marka için
birkaç tık daha artıyor. Vizyon öncesi ikna edemediğiniz her seyirci limana
dönüşünce sinemalara da bir sonraki hafta için referans sağlayacak bir şey kalmıyor.
Keza takvimdeki sıkışıklığı, Karakomik Filmler’in peşi sıra Cinayet Süsü gibi
iddialı bir filmin daha geldiğini, unutmamak lazım. Bir önceki filmi, ArifV216,
ardından Deliha 2 gelmesine rağmen açılıştan aldığı gücü korumasını bilmişti
ancak Karakomik Filmler’in temadan doğan kırılganlığı, işleri farklı noktaya
sürüklüyor. Bu yüzden de Sömestr gibi tür içi rekabetin düşük olduğu,
softluktan beslenebileceği bir tarih lazımdı. Denenmeyeni denemek ve PR’ı bunun
üzerine yığmak kazanç sağlayabilir ancak başında soft takvimin olduğu birkaç şartı
yerine getirmek gerekiyor.
İlk film için Sömestr’ı uygun görünce ikinci filmin de ertelenmesi gerekiyor
tabi. Bunun için bir sezon daha beklemesi taraftarıydım. Keza film Sömestr’da
vizyona girseydi yasa sınırından dolayı Haziran’a kadar dijital platformlara
satılamayacaktı. Bu da en iyi senaryoda dahi seyircinin filmi hazmedememesi
anlamına geliyor. Şayet film sevilseydi bile aradaki farkın üç ay olması her
ihtimalde ikinci filmde düşüşe yol açacaktı. Kaldı ki ilk filmi, yüksek gişe yapamamasına
ve sınıra takılmamasına rağmen ikinciden önce dijitale yaymamayı tercih
ettiler. Oysa ki makası o kadar daraltmışken toparlayabilmek için ardınızda bir
güvencenin olması gerekiyor. Düşük gişesinden dolayı bunu fısıltıyla yapması
imkansız hale geldiği için en azından ev sinemasında kendini gösterip ‘ben de
buradayım’ mesajını verebilirdi. Keza ilk filmin –en azından magazin
manşetlerinde- kötülendiği bir ortamda, seyirci bunun testini de yapmamışken
ikincisine şans tanımak istemiyor. Eskisi gibi AVM’lerde yemek yiyene veya oyun
oynayana ücretsiz sinema bileti gibi çeşitli kampanyalar yok, bu yüzden seyircideki
seçicilik de arttı. Kitleyi ikna etmek için artık işin içine fısıltıyı katmak
şart ve Karakomik Filmler bunu unutarak çok büyük bir hata yapmış oldu.
Peki halihazırdaki
tarihini, 18 Ekim’i, fırsata dönüştürmek için ne yapmalıydı? Bu noktada pirinç
için eldeki bulguru feda etmemesi gerekiyordu. Yani kadın kitlesinden vazgeçip
erkek kitlesinin üstüne oynamalıydı ki geri dönüşü daha kolaylıkla
sağlayabilsin. Keza gerisinden 7.Koğuştaki Mucize ve Joker gibi iki güçlü film geliyordu.
Verisi tutulmadığı için kadın/erkek dağılımını bilemiyoruz ancak minik bir
gözlemle Joker’in erkek, 7.Koğuş’un da çoğunlukla kadın kitlesini çektiğini
fark etmek zor değil. İşte tam bu noktada Joker’in –çoğunluğu öğrenci olan-
erkek kitlesini safına katıp çiftlerde de 7.Koğuş/Karakomik Filmler dağılımını yapabilmesi
gerekiyordu. Bu dağılımı bir hafta önce, 11-13 Ekim vizyonunda 7.Koğuş/Kral Şakir
yapmıştı. Yaş sınırından dolayı 13 yaşın altındaki çocukların izleyemediği 7.Koğuş’a
ebeveynler giderken çocuklarını da Kral Şakir’e emanet etti. Bunun farkında
olan sinemaların aradaki 42 dakikalık ciddi süre farkını farklı seanslar açarak
kapatması bu alışverişi kolaylaştırdı ve 7.Koğuştaki Mucize, 615.411 gibi
harika bir açılışa imza atarken Kral Şakir, rekor açılışının üstüne sadece %32
düşerek tür içinde 2.haftasonu rekorunu da kırmış oldu.
Aslında Joker’in potansiyel seyircisini kazanabilmek için en pürüzsüz yol olan
üniversite söyleşilerini yapmışlardı ancak hem Joker’in epey sevilmesi hem de bu
söyleşilerin üstünden sekiz ay geçmesi Karakomik Filmler’in unutulmasına yol
açtı. Tekrardan hatırlatmak için üniversite kulüpleriyle iş birliği
yapılabilirdi ancak bunun yolunun da billboardlara afişler asmaktan geçmediğini
unutmamak lazım. Bu gerek IGTV’ye kısa
videolar yüklemekten geçebilir gerekse çeşitli teşviklerle sinema organizasyonu
yapmaktan. Onlarca alternatiften herhangi birini deneyip –ki üniversitenin
başlarındayken kulüpleri tanışma organizasyonunu sinemayla yapmasına teşvik
etmek en efektifi, bu kitleyi eline alabilse 7.Koğuş-Kral Şakir alışverişine
dahil olabilirdi. Peki bu dahiliyet yalnızca açılış için mi geçerli? Kesinlikle
hayır. Bulunduğu takvimin, 18 Ekim’in, alametifarikası zaten ardından 29 Ekim tatilinin
gelmesi. Bu sene haftasonuna denk gelmediği için ekstra bir besin görevi
göreceği de ortadaydı. Buranın ekmeğini yemesi muhtemel Naim’in bir ay
ertelenmesiyle(-ki fısıltısı bu denli güçlü bir film için stratejik anlamda
kötü bir hamleydi, sarsıldığını belli eden Recep İvedik’i yıkıp 3-4M sularına
çıkabilirdi) Karakomik Filmler’in işi kolaylaşmıştı. Öğrenci kitlesini safına
çekebilse aynı anda hem Joker hem de Cinayet Süsü’nün potansiyel seyircisini
alıp bir taşla iki kuş da vurabilirdi ama üzerine yoğunlaşılmadığı takdirde ne
yazık ki safına çekilmesi zor bir kitle.
Adım 3: İçerik
Seyirciyi filmin içine
katmanın, yani onlara görüşlerinin değerli olduğu hissini vermenin ne denli
kritik olduğunu Eltilerin Savaşı’nda bir kez daha gördük. Bu hissi alan seyirci
filmle arasında bir bağ hissedince liman seyirci rolü bir anda açılışa kayıyor.
Bunun için afişte seyircinin zevkine güvenmeniz gerekli –ki bunun hiçbir
dezavantajı olmaz, kemik kitlenin istediğini ona vermiş olursunuz. Ekstra
olarak set veya –daha önemlisi- gala daveti bu bağı güçlendirir. Bunlara rağmen
kulak gün gibi ortadayken Karakomik Filmler, dolanmayı seçip fenomenler üzerinden
ilerlemeyi tercih etti. Formülü bilince bu hamle de benzer etkiyi
gösterebilirdi ancak her şeyin fazlasının zarar olduğunu unutup ölçüyü fazla
kaçırınca filmin tüm açılış planları suya düştü.
Açılışı düştüğü için
fısıltıyı çalıştırması kolay değildi ancak en azından total/açılış oranında Cem
Yılmaz oranını koruyabilse, yani x4.9’u getirebilse işleri bir miktar toparlayabilirdi.
Bu oranı açılışa entegre edebildiği senaryoda totali de 1.3M’a yükseliyordu –ki
şimdikinin iki katı. Filmografisinin belki de en az sevilen filmi olan Ali Baba
ve 7 Cüceler’in x3.3’lük oranını dahi koruyamayınca Cem Yılmaz’ın yeni filmi
açılıştaki hayal kırıklığını totale de yansıttı. Keza x2.53 oranla
filmografinin en düşük oranı unvanını, Yahşi Batı’dan(x2.56) alarak negatif
anlamda zirveye yerleşti. Peki buradaki sorun nereden kaynaklanıyor? Tabi ki de
içerik. Formatı doğru sunamaması bir yana Karakomik Filmler’in en büyük
sıkıntılarından biri de içerik şablonuydu. İkinci filmde sunduğu Deli ve Emanet’i
birinci filmde sunsa fısıltısı birkaç tık daha iyileşebilirdi. Keza Karakomik
Filmler’in x2.5’luk total/açılış oranı düşmesi gereken yerde ikinci filmde x3.1’e
çıktı. Temel gücünü açılıştan alacağı Sömestr vizyonunda yarıştığını ve iki
hafta sonra Eltilerin Savaşı’nın geldiğini düşünürsek bu oranın 3.1’e çıkması
filmin gücünü gösteriyor.
Uzun lafın kısası Karakomik
Filmler, denenmemişi denerken asıl gücünü alacağı kaynakları kaçırmış oldu.
Planlamaya içerik kadar önem verebilse seyirciyi de farklılığın içine katıp
komedi penceresini genişletebilir, türün gelişimine önderlik edebilirdi. Yeni
filmlerinde Cem Yılmaz markası yine seyirciye güven verecektir ama bu seride
ısrar edildiği müddetçe total de doğru orantıda azalmaya devam edecektir.
Seyircinin artık seçici olduğunu unutmamak ve onu ikna etmek için gereken
yolları iyi bilmek, yeni projelerde ekibin işine çok yarayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder