21 Nisan 2020 Salı

Neleri Yanlış Yaptı #4: Recep İvedik 6

Büyük başarısızlıkla sonuçlanan üçüncü filmin ardından sinemalara kendinden emin adımlarla dönen Recep İvedik serisi, 7.3M seyirciyle dördüncü filmde ve üç sene sonra 7.4M seyirciyle beşinci filmde rekoru kırmıştı. Aktif olarak da tüm zamanların en çok izlenen iki filmine ev sahipliği yapıyorken gözlerin altıncı filme çevrilmemesi mümkün değildi. Geçen seneki sektörel krizin ardından tarihini 8 Kasım'a, yani Ara Tatil'in bir adım öncesine, erteleyen filmden beklenti de haliyle rekoru kırmasıydı. Ancak işler hiç de umulduğu gibi gitmedi. Peki ya neden?


Adım 1: Hatalı Pazarlama

Serinin önceki filmlerinin -içerik bazında birden çok olmakla birlikte- en dikkat çeken ortak noktası vizyon tarihiydi. Haftaları bir geri bir ileri oynasa da her biri Şubat'ta vizyona girmişti. Sezonun kapanmasına yakın, boş tarihte seyirciyi yakalamak için harika bir zamanlama. Aslında altıncı film de işin başında 8 Şubat 2019'u anons ederek rakiplerine vizyondan kaçmaları yönünde sinyalleri vermişti. Keza rekor kıran Recep İvedik 5'in ilk haftasonu salon sayısı 1400 idi. Kendisiyle aynı haftasonunda yalnızca 2 film vizyona girmişti. Zaten serinin aldığı asıl güç de buradan geliyordu. Öncesinde kırdığı rekorlarla sağladığı referanslar, öylesine boş bir takvimde 10-15 dakikada bir seans açabilmesine olanak tanıyınca seyirci bazındaki salon ortalamasını bin civarında tutabildiği senaryoda rekoru kırıyordu. Seyirciden -özellikle de akşam seanslarıyla birlikte- gelen yüksek ilgi de seansların önünü açan ayrı bir faktör oluyordu. Ancak..

Beşinci filmin sonunda artık seyirci Şubat takvimine alışmıştı. En yakın rakibi bir ay öncesinde vizyona girmiş oluyor, seyirci planlamasını yapıyor, ailecek ayda bir gittiği sinema akşamlarından birine Recep İvedik'i de dahil ediyordu. Geçtiğimiz senenin planlamasında da Organize İşler 2 ile birlikte ilk iki ayın listesinde kendine yer bulacaktı ancak kriz nedeniyle tarihini ertelemek zorunda kaldı. Peki ya nereye? İşte tüm sıkıntıların başladığı yer.

Kağıt üstünde Eylül'de başlasa bile sinemalara bahar ancak Ekim'de geliyor. Bu sezon öncekilere nazaran çok yoğun olan Ekim/Kasım takvimi seyircinin yorulma ihtimalini de arttırınca Recep İvedik 6, Karakomik Filmler, Mucize 2 gibi işler için kurtuluş yolu sezonun ilk yarısı oldu. Daha doğrusu öyle zannedildi. Keza iki ay içinde iddialı dört filmin olması pastayı da ciddi bir şekilde bölecekti. Bunun bilinciyle Ocak sonuna tarih alan Eltilerin Savaşı, azalan pastanın tamamını alırken Recep İvedik,Mucize 2 gibi önceki sezonun işleri, pastanın çeyreğiyle yetinmek zorunda kaldı. Böylelikle hedefi 5M+ olan seri devam filmleri için soft takvimin önemi bir kez daha artmış oldu.
Peki özünde 8 Kasım iyi bir tarih miydi? Şayet seyirci Şubat'a alışmasa kesinlikle. Geçen seneye kadar tehlikeli olan bu yer ara tatilin gelişiyle birlikte sağlam bir destek kazandı. Keza öğrencilerin tatil planında bir değişiklik olmadığını, yine öncelik olarak AVM'lere, dolayısıyla da sinemalara koşulduğunu gördük. İlk kez deneneceği ve öncesinde Recep İvedik 6, sonrasında Naim geleceği için bu yıl tatil haftasonu iddialı bir yeni film için sağlıklı değildi ancak -özellikle de haftaiçi- gelen sonuçlar vizyon dinamiklerini değiştirebilecek seviyede. Özellikle haftaiçini belirtme sebebim ise yaşanan %41'lik artış. Tatilin ilk haftasonu(15-17 Kasım) gelen toplam seyirci sayısı 1.073.050 iken haftaiçi(18-21 Kasım) bu sayı 1.545.331 oldu. Aslında bu alışılmışın dışında bir artış değil, Sömestr'da da buna tanık oluyorduk ancak tatilin süresinin bir hafta olması işleri değiştiriyor. Son yıllarda hem Ayla/Yol Arkadaşım hem de tekil Müslüm örneği Ekim sonunun soft veya rekabete açık ortam fark etmeksizin hem açılış hem de total bazdaki imkanlarını kanıtlamıştı. Bunun üstüne bir de Ara Tatil'in eklenmesi Ekim sonunu 1 Ocak'a eşdeğer hale getirdi. Keza Yılbaşı+Sömestr'i birleştirmesi 1 Ocak'ı her zaman yılın en avantajlı takvimi yapıyordu. Elbette -en yakın örnek olarak bu sene Baba Parası'nda gördüğümüz gibi- bu her şey demek değil, PR sürecinde sınıfta kalınca kurtarıcı olsa bile getirebileceği imkanlar da sınırlı ancak O Ses Türkiye gibi arkasını yaslayabileceği sağlam da bir fırsat sunuyorken tüm ağırlığı omzuna yüklüyordu. Ara tatilin gelişi bu ağırlığı dengelerken aynı zamanda üniversite öğrencilerini kazanma yolunda da sağlam bir adım attı. Keza tatilin ilkokul, ortaokul ve liseyle sınırlı olması, Sömestr'ın aksine, üniversite öğrencilerinin evine dönmesine engel. Genel olarak üniversite öğrencisi kitlesinin sinemaya arkadaş ortamıyla gitmek konusunda daha serbest bir tavır takındığını düşünürsek bu da gişeye bir artı daha yazıyor. Peki Recep İvedik 6, bu kitleyi kazanabildi mi? Hiç sanmıyorum. Serinin önceki filmlerinden dolayı altıncısına olumsuz yaklaşan kitleyi fragman veya başka denemelerle sinemalara çekmesi zaten çok zordu ancak 4 ve 5'te sinemalara gelen kitleyi ikna edebilmesi için de daha efektif çözümler lazımdı. Bu noktada devrin ve haliyle seyirci beğenilerinin de değiştiğini unutmamak lazım. Elbette bu iki yılda oluşan radikal bir değişim değil ancak özellikle de ücretsiz biletlerin kalkmasıyla birlikte hızlandığı da ortada. İlkini geçtim son filmde denenen metotla dahi şimdikinin bir olması beklenemez. Zaten bu seneki devam filmlerinin başarısızlığının altında yatan temel faktörün de bu olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki ilk iki filmin başarısız replikası olan Kolpaçino 3.Devre, dört sene önce 484.404'lük gösterişli açılışının ardından %69.4 düşerek sadece 1.4M getirebildiyse bu sezonun devam filmleri de açılış bazında buna benzer bir hüsran yaşadı. Sonuç olarak ise eve 4M dahi getiremeyerek serinin en az izlenen ikinci filmi oldu.


Adım 2: Fragman

Serinin bundan önceki filmlerinin alametifarikası merak uyandırıcı bir fragmanla yola çıkmasıydı. İlk filmle birlikte arkasına kattığı fısıltıyı(-total/açılış oranının x5.4 olmasından anlayabiliriz) bir daha bu denli yoğun bir şekilde yaşayamasa da ortaya koyduğu fragmanlar sayesinde fısıltı seyircisini açılışa katmayı başarmıştı. Bu kitleyi açılışa katmanın avantajı ise ilk filmdeki gibi x5.4 orana ihtiyaç duymadan x4-4.5 bandıyla işini bitirebilmesi. Tıpkı dört ve beşinci filmde olduğu gibi. Özellikle de beşinci halkanın fragmanı, rekoru adeta müjdeliyordu. Oyunu dönemin kurallarıyla oynayan, nostalji havasıyla şişirilmiş bir fragmanın hem açılış hem de total rekora ev sahipliği yapacağı ortadaydı. Kaldı ki Perşembe günü girmek gibi açılış rekorunu baltalayabilecek bir pazarlama denenmesine rağmen fragmanın güçlü havası hem 243.564 seyirciyle Perşembe rekoruna hem de 1.646.846 seyirciyle tüm zamanlar açılış rekoruna ev sahipliği yaptı. Peki beşinci halkanın fragmanını özel yapan neydi? Denediği şablonun dönemin şartlarına uygunluğu. Hem işin içine Salih Abi'yi katıp nostaljik havayı yaratması hem de hikaye bütünlüğünü -hikayeye bağlı olmayan- komik sahnelerle süslemesi, seyircinin fragmanı beğenmesiyle sonuçlandı. Sosyal medyada yaygın olan altıncı filmin konusunun saçma olduğundan dolayı izlenmediği düşüncesine de bu yüzden katılmıyorum. Seride rekoru kıran beşinci filmde Recep'in olimpiyatların her branşında ülkemizi temsil etmesi ile Konya yerine Kenya'ya gidilmesi arasında bence absürtlük açısından bir fark yok. Kaldı ki artık hikayesi tükenen seriyi evlilik dışında kurtarabilecek yol da absürt olaylardan geçiyor. Artık işin içine akraba, iş vs. katmanın yetmeyeceği ortada. Aslında yedinci filmi kurtarabilecek nokta da buradan geçiyor. Elbette en az üç yıl ara olmak koşuluyla serinin yedinci filmi Recep'in evliliğine odaklanır ve oradan bir durum komedisi yaratılabilirse yine rekor açılışa ev sahipliği yapabilir ancak bu noktada filmin içeriğine de dikkat etmek gerekiyor. Ücretsiz biletlerin kaldırılması min. %15-20'ye yakın bir seyirci kesintisi demek. Onları konu sayesinde açılışa çektiğiniz takdirde total için de bir kaynak oluşturmanız gerekecek. Şayet total/açılış oranı x4.5-4.6'yı görmezse rekor yine zorlaşacak çünkü şöyle bir dönemde kıracağı açılış rekoru dahi öncekinin bir tık üstü olabilir.

Beşinci filmin fragmanının bir diğer büyük artısı ise taşıdığı milliyetçi havaydı. Hitap ettiği seyirci profilini ve lokasyonları düşünürsek bu nokta çok kritik. Oysa ki altıncı filmin de konusu itibariyle böyle bir imkanı vardı. Irkçılığa kaçmadan, linçlemeyi bekleyen kitleye malzeme vermeden oluşturulacak milliyetçi hava, açılış seyircisinden de olumlu bir dönüt yaratabilirdi. Bu fırsatları değerlendiremeyince 8 Kasım takviminin artıları da sıfırlanıyor. Keza son filme nazaran 100 salon daha artıp tüm zamanlar salon sayısı rekorunu kırmasına rağmen açılış bazındaki %37 düşüşü, sinemaların güvenini kırmaya yetiyor. Hatta ilk gün yalnızca 222.683 seyirciyi sinemalara çekmesi(-ki tüm zamanlar ilk Cuma rekorunda 16.sıra, ilk 20'deki en düşük seans ortalaması, 148) durumun vahametini de ortaya çıkarıyor.

Çok kritik bir veri olduğuna katılmamakla birlikte fragman izlenmesinin de felaketin habercisi olduğunu düşünüyorum.Çeşitli merak uyandırıcı unsurlardan dolayı çoğu zaman şişirme fragman izlenmeleri yüksek bir beklentinin oluşmasına neden olabiliyor ancak seri devam filmlerinde bu oranın yanıltıcılığı bir nebze azalıyor. Rekoru kıran beşinci filmin izlenme sayısı 67M iken altıncı filmde bu sayı 31M'a düşmüş durumda. Aralarındaki ciddi süre farkından dolayı sağlıklı bir karşılaştırma olmaz ancak vizyondan sonra fragmanı izleyecek seyircinin azlığını düşünürsek bu sayı bir mesaj verebilirdi. Aslında açılışta doğması muhtemel negatif mesajın üstünü Kasım rekoruyla örtmeyi başarmışlardı, özellikle de Ara Tatil öncesi bu imaj tazelenmesi önemliydi ancak açılış seyircisinin filmi sevmemesi hiçbir şekilde sarılamayacak bir yara açtı.


Adım 3: İçerik

Önceki satırlarda da altığını çizdiğim gibi gösterişli total için açılış performansı her şey anlamına gelmiyor. Elbette bu dönemde -fısıltıyı çalıştırmak için- belli bir sınırın altında kalmamak, hatta mümkünse sınırları zorlamak önemli ancak bunun içerikle paralel bir şekilde ilerlemesi gerekiyor. Seyircinin beğenisini kazanamadığınız takdirde x4-4.5'luk ortalama total/açılış oranı x2-2.5 seviyelerine inmeye başlıyor. Belki bu kadar sert bir düşüş yaşamadı ancak Recep İvedik 6'nın oranı da x3.7'de kaldı. Şayet açılış rekorunu kırabilse bu oran sınıfı geçmesine yetebilirdi ancak içinde bulunduğu takvimin buna uygun olmadığını, avantajının 2.haftasonu olduğunu ve zaten x3.7'yi Ara Tatil'den gelen avantaj sayesinde kurtarabildiğini unutmamak lazım. Takvimi çeşitli tatillere denk gelen filmlerde bu oranın verdiği mesajı da iyi incelemek gerekiyor. Tersi şekilde açılışı tatile denk gelen filmlerde oranın azlığı da farklı bir mesaja gebe olabilir.

Sosyal medyadaki yorumların da vizyon dönemi iyi bir referans olduğunu zannetmiyorum. Sevenin abarttığı, sevmeyenin fazla eleştirdiği, kimin gerçekten izleyip izlemediğini bilmediğimiz bir ortamdaki yorumlar da ne yazık ki sağlıklı olamıyor. Kaldı ki kriz yönetimi olarak sosyal medyada fake hesaplarla filmi yerlere göklere sığdıramayan numaraların da olduğunu bilmek zor değil. Peki seyirci Recep İvedik 6'yı sevdi mi? Orana bakarsak kısmen ama ara tatilin oran üzerindeki yanıltıcılığını hesaba katarsak hayır. Yani sevildiğini söyleyebilmek için -hele ki açılış rekorunu kıramamışken- en azından x6-6.5 gibi bir oran gerekiyordu.

Peki içerik bazındaki sorun nerede? Nostalji ile tekrarı birbirine karıştırmasında. Serinin altıncı filmine gelmişken seyircide bir sıkılmanın başlaması normal. Bunun kalıcı bir hale geldiğini düşünmüyorum, doğru bir stratejiyle yedinci film de rekoru kırabilir ama öncekilere nazaran temkinli davranılması gerektiği de ortada. Bu sıkılganlık da seyirciyi seçiciliğe itiyor. Keza komedi bazındaki alternatifler her geçen gün artmakta. Düğün Dernek'ten Aile Arasında'ya, her yıl fısıltıyı çalıştıran yeni projeler ortaya çıkıyor. Tam bu noktada Recep İvedik'in de seyirciye yeni numaralar sunması şart. Elbette kabalık, bel altı mizah gibi seri dinamiğini oluşturan faktörleri aniden bir kenara bırakamaz ancak tokat ve osuruk mizahına verdiği önemi azaltmak zorunda. Seyirci zaten beş filmdir bunu izliyorken -arkasında bir hikaye olmadığı takdirde- altıncısında da aynısı izlemek için para ödemek istemeyebilir. Tıpkı ilk iki filmde sevildiği için Kolpaçino 3.Devre'de tüm hikayenin Ganyotçu karakteri üzerinden kurulması ve açılış olmasa bile totalin hüsranla sonuçlanması gibi. Bu tür unsurların hikayeyi tamamlama yönünde etkili olduğunu, başlı başına hikayeyi taşıyamayacağını unutmamak lazım.


Sonuç olarak Recep İvedik 6, serinin bir önceki filmine nazaran %46 düşüş yaşayarak 3.9M seyirciyi sinemalara çekebildi. Tekrarlamakta fayda var ki bu serinin bitişi anlamına gelmiyor, oyunu 2020 kurallarına göre oynadığı takdirde yedinci filmin tüm zamanlar rekorunu kırması sürpriz olmaz. İyi yaptığı kriz yönetimine gerek duymadan, kendi tarihinde, seyircinin sevebileceği bir format ve senaryoyla yola çıktığı takdirde tüm bunlar mümkün olabilir. Yeter ki seyirci dinamikleri formülden ibaret sanılmasın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder